Prof. Dr. Ümit Zeybek

Deniz ve havuz gibi ortamlarda su ile içiçe gerçekleştirilen etkinliklerin ön plana çıktığı günleri yaşıyoruz. Kimimiz uzun kimimiz kısa süreli performanslarımızla özellikle denizin mümkün olduğunca tadını çıkarmaya çalışıyoruz. Peki yaş, kilo, yüzmeyi sevip sevmeme, suyla haşır-neşir olma gibi faktörlerin dışında deniz veya havuzda kalış sürelerimizi beirleyen başka etkenler yok mu? Elbette var ve size belki de anlaşılmaz veya dudak büktürücü gelecek ama bunlardan birisi de: GENETİK…
Neden mi? İşte size bazı yanıtlar;
Sıcak yaz günlerinde metabolizmamız, yeme/içme alışkanlıklarımız, güneş ışınları ile muhataplığımız, efor sarfetme adaptasyonumuz, gün yaşama döngümüz v.s. farklılaşabilmekte ve kişiden kişiye bunun gibi içsel veya dışsal faktörlere uyum sağlama özelliği değişebilmektedir. İşte tam bu noktada genetik alt yapı farklılıklarını gündeme almak ve onunla bağlantılı figürlerden bir tanesini bu yazıda gündeme getirmek isterim. (şekil 1 ve 2) Zira değinmeye çalıştığım konu, metabolik yolakların vücudumuzda parça parça gerçekleşmediğini, hemen hemen tüm metabolizmamızın otobanlar, tali yollar, köprüler, caddeler, sokaklar, alt ve üst geçitler, metrolar, limanlar otogarlar ve havaalanları ile deniz, kara ve havayollarını da kullanarak birbirlerine bağlantılı olduğunu vurgulamaktaydı. Çünkü hiçbir organımızı, dokumuzu, hücremizi, organelimizi, genetik elemanımızı (sadece DNA değil) tek başına düşünemeyiz.
O zaman beslenirken de, hareket sistemimizi çalıştırırken de, gün ışığıdan yararlanırken de, uyurken de, iş hayatında mental ve fiziksel etkinlikler içindeyken de bu etkileşimlerin farkında olmalıyız. Protein diyeti önerileri, karbohidrat sıfırlaması yaklaşımları, “D vitamini eksikliği çok abartılıyor” söylemleri, “genetiksel etki diye bir şey yoktur” saçmalıkları -ki bunları akademik nosyonu olan kişilerin dile getirmesi acınası bir durumdur- nereye ve niye gidiyoruzu sorgulamamızı mecbur kılıyor. Bunları dile getirenlerin ve uygulayanların oturup bir düşünmesi gerekir. Madem tek yönlü ya da en fazla iki yönlü beslenme kavramı veya bazı çevresel etkenler olmasa da olur mantığı geçerli, niye organizmamız, metabolizmamız ve çevremiz bu kadar farklı mekanizma ve ürün ile donatılmış? Üstelik de yararlılıkları ve etkileşimleri ortadayken…
Neyse biz bu genel çerçeveden yola çıkarak “genler bunun neresinde?” güzergahına doğru ilerleyelim.
Genler diyorsak ki; “kader kodlarımızı oluşturuyor”, o zaman genomumuzu tanımadan, onunla ilgili az/çok da olsa bilgi sahibi olmadan sağlıklı olma durumundan hastalıklara kadar organizmamızla ilgili temel verilerden uzaktayız demektir.
Son yıllarda özellikle olmak üzere, bir süredir söz konusu bilgilere ulaşabilmek için; biyokimyasal genetik, genomik, metabolomik, transkriptomik, kinesiyogenomik, v.b. genetik ile organizmayı birleştirmeye çalışan alt bilim dalları ve araştırma alanları doğdu.
Benim de yukarıda adı geçenlerden birkaçı ile ilgilendiğim ve üzerinde çalışarak belirli noktalara getirdiğim konuları, biyoyararlanım mantığı içinde, artık kişilerin kullanabileceği platformlarda uygulamaya sunmak gerekiyor. Kendi adıma, akademik ve etik yaklaşımlardan da uzaklaşmadan, araştırmaya, çalışmaya ve insanların potansiyellerini bilmeleri adına ortaya çıkan verileri hizmete dönüştürmeye devam…
Ne diyorduk? Evet halk tabiriyle anne karnına yerleştikten itibaren her insan belirli temel genetik alt yapılara haizdir. Ancak gelişme ve büyüme süreçlerinde, doğum öncesi dönemdeki anne metabolizması da dahil olmak üzere, çevresel her türlü etkileşim (beslenme, uyku, egzersiz, stres, eğtim ve çalışma koşulları, v.b.) devamlı dile getirdiğimiz genomumuzu sürekli dürtükler. Epigenetik adı verilen söz konusu mekanizma epigenomumuzu formatlamaya çalışır. İşte bu nedenle kişiden kişiye farklılık gösteren ve alt yapımızı oluşturan moleküler durumlar bakımından cahil kalmayalım ve ilgili oluşumlara sonraki yazılarımızda bol bol değineceğimizi belirterek sistematik yazı akışımıza izninizle geri dönelim….
Önümüzdeki yazılarımızda kaldığımız yerden devam etmek üzere genlerinizle kucaklaşın.